Ben 2 defa aldim

3 sene önce Lg akıllı tv aldım hepsiburada'dan. Tv geldi kapıya kadar getirdiler, 5 iş günü içinde kurulum yapılacak dendi, geldiler servisten 2-3 günde, kurdular gittiler. Mağazadan almaktan pek farkı olmadı.

aldığınız televizyonu gelir gelmez kontrol etmelisiniz, banding var mı bulutlanma var mı, sistem menüsüne girip kaç saat çalışmış bakmalısınız, teşhir mi garantiden mi dönmüş.

yoksa alınır.

Alır almaz kontrol etmelisiniz YANLIS BILGI
arkadaslar sacmalamayin, urun kargodan gelince dis kutusunu kontrol edin hasar varsa teslim almayin. Onun disinda SAKIN KUTUYU ACMAYIN. yetkili servisi arayin kurulum icin, o gelip acacak kutuyu. Sorun varsa rapor hazirlayacak.
Bilmislik yaparken urunun garantisinin gecersiz olmasina neden olrsunuz. Sonra da firmalari suclamayin garantim islemiyor diye.

almayın.
internette tanıtımda hatalı bilgi yazabiliyorlar.
müşteri hizmetleri çok etkisiz. hatalı yazdıkları bir malı iade etmek istediğimde bizzat benim ümraniyeye gidip yetkili servise vermem gerektiğini söylediler.
geç gelebiliyor, eksik gelebiliyor ürünler.

yukarıda dediklerim kesin olacak diye bir şey yok. sayısız kişi sorunsuz alışveriş de etmiştir. ama ben bi kaç kez başıma gelenlerden sonra tövbeliyim.

@mor oje

gelir gelmezden kastım zaten kurulum aşamasıydı orada yanlış ifade etmişim.
yetkili servis genelde ürün geldikten sonra gün içerisinde geliyor fakat banding var mı bulutlanma var mı bu gibi detaylara bakmıyor ve size bir kağıt imzalatıyor sorun yok aldım diye. o kağıdı imzaladıktan sonra televizyondan bir sorun varsa siz sorumlu oluyorsunuz.

ben aldığım zaman gözlükçü fiyat farkı olmadan hem numaralı hem numarasız aynı özellikte cam koymuştu gözlüğün içine, ilerde lense geçersen kullanırsın diye. Gerçi gözlükçüyü 10 yıldır tanıyoruz ve evde üç gözlüklü olarak hep ondan alıyoruz ama çok pahalı olmasa gerek

Aşağı yukarısı pek yok bu işin. Bildiğimiz güneş gözlüğü camına numara yapılıyor fakat cam markası, kalitesi, ışık geçirgenliği, beğendiğiniz çerçeveye göre kesim şekli vs. bir yığın parametre var. 50 liraya da bulursunuz, 500 liraya da. Ortalama bir değeri yok maalesef.

Bir olmaz.

Polarize rayban aynalı camın fiyatı 150'den başlıyor.

Sor gözlükçüye numaralı cam fiyatı 100 tl en kralı.

Fizik kanunu olduğu için.
(bkz: genel görelilik kanunu)

Yer çekimsiz ortamda değil aşırı yüksek yer çekimi olan yerlerde zaman çok yavaşlıyor. Normal uzayda yüzlerce yıl geçerken karadeliğe yakın bölgelerde dakikalar geçiyor sadece.

Hayır. Yer çekimsiz ortamda zaman daha hızlı akıyor zaten. Yer çekimi arttıkça zaman yavaşlar.

Bu tamamen şunla alakalı. Aslında çekim diye bir şey yok. Yani kütlenin bir çekim gücü yok. Kütle uzayzamanı büküyor. Bükülmüş uzayzamanda hareket eden cisimler kütleye doğru yönelmek durumunda kalıyor. Şu video işinize yarar. www.youtube.com

uzayzaman büküldüğü için zaman genişliyor. yani daha yavaş akıyor. Ancak bunu algılamak mümkün değil.

Diğer bir örnek de kara delikler. Müthiş büyüklükte bir kütle olduğu için uzayı o kadar büküyor ki artık uzayzaman yırtılıyor ve delik oluşuyor. kara deliklerin içinde zamanın akmadığı düşünülüyor.

@bos gezenin bos ustasi

yer çekiminin aşırı yüksek olmasına gerek yok. her kütle uzayı büker, dolayısıyla zamanı yavaşlatır. evrene göre sıfır sayılabilecek dünyanın kütlesi bile dünyaya yakın bölgelerde zamanı yavaşlatır. ancak bu tabii nano saniye mertebesinde. gerçi bizim açımızdan bir şey değişmiyor. zaman çok yavşlasa da bunu algılamak mümkün değil.

@acemi

gps konusuyla ilgili yazdığım entry şu şekilde: seyler.eksisozluk.com

benim bildigim son zamanlarda zaten hep böyleydi. Tepki konusuna gelirsekte, takim kazansa bile taraftar bu takima güvenmiyor. Su an akhisar macini izliyorum. Skor 3-1 ve aykut kocaman mactan ümidini kesmis oturuyor. Takim 3-2 yi yakalayinca kalkip saga sola taktik vermeye basliyor.
Ben hem aziz yildirim hem aykut kocamana seven biri olarak, artik ikisindende biktim. Bir cok kez maca gitme sansim varkende gitmeyip baska seylerle ugrastim. Secimlerde yine aziz yildirim secilirse tvden mac izlemeyide birakirim.

bu aziz'le aykut defolup gitmedikçe fener'e protesto. canımız takımı yediler bitirdiler resmen. ne maçını izlerim ne yenilgiye üzülürüm.

Tribün ceza alırsa haftaya derbiye giremeyecekler. Ana sebeplerden birisi bu.

Aykut Kocaman ile enine futbol, ben bahis oynadığım halde izlemiyorum feneri, o kadar sıkıcı bir futbol anlayışı var.

Milleti futboldan soğuttular bak basket dolu. İnsanlar mücadele istiyor hırs istiyor bu sene futbol takımında göremedikleri için gitmiyorlar. Haklılar.

Takım top oynamıyor, kadro rezalet kalitede.

Geriye sıralanan tüm bahaneler boş.

fenerbahçeli değilim,

maçlarını izliyorum denk geldikçe,

oyun olarak heyecanladıran bir maçına denk gelmedim. hep aynı senaryo hep aynı refleksler oyun olarak.

fenerbahçeli olduğumu düşünüyorum, hafta sonu akşam stada gidecem, bi ton para verecem, sıkıcı ve çoğu zaman iyi skorla bitmeyen maçı izleyip akşam trafiğni vs yi yorgunluğunu çekip eve döneceğim. değer mi ?

insanlar zaten it gibi çalışıyor, bir sürü stres yaşıyor günlük hayatta, sınırlı bir hafta tatilini ve parayı düzenli olarak buna harcamak istemiyordur, bu da gayet normal.

ben eski sürüm fm serilerini izliyormuş gibi oluyorum fener maçlarını izlerken. hani gerçekçilik zayıf, yapay zeka gol yiyince ve gol atınca hep aynı taktik değişiklikleri yapardı, aykut kocaman fenerbahçesi şahsen bende bu hissi uyandırıyor maç izlerken.

gerçi fm de yapay zeka en azından gol yiyince hemen 4-2-4 e falan geçer, bi hücum aksiyonu yapmaya çalışırdı otomatik olarak. o his de uyanmıyor gerçek fenerbahçe maçında. kazandığı maçlar bile gizemli bir şekilde sıkıcı, kim niye bu soğukta para verip eziyet çekip stada gidip maç izlesin.

Deplasman bile kacirmayan tanidiklarim vardi, aziz yuzunden sogudular. Sike muhabbeti falan da etkili sanirim.

aynısını normal patatesi dilimleyip yapıyorum. eğer dondurulmuşlara güvenmiyorsan normal patatesle yap derim.

Evet sağlıksız, üşenme kendin kes patatesi biraz zeytinyağı baharat dök fırına at.

Üzerlerine spreyle yağ püskürtülür öyle doldurulur o patatesler. İçindekiler kısmında yazar ne yağı olduğu üzerinde. Palm oil(palmiye yağı) varsa zararlıdır ki yasaklandı diye duydum bir ara Türkiye'de.

Diğer yağlar da zararlıdır kolesterol nihayetinde ama toksik değildir en azından. Genel literatürde patates cipsi, kızartması vb ürünler junkfood olarak geçer, sık sık tüketilmesi önerilmez.

paketlenmiş her ürüne sağlıklı demek zor.

en.wikipedia.org

Palm yağının kendisinin zararlı olmasından ziyade üretim biçimi sorunlu diye biliyorum. Yani bazı hayvanların evsiz kalmasına sebep oluyor, bölgenin doğasını büyük ölçüde tahrip ediyorlar...

Dondurulmuş ürünlerin ne kadar sağlıklı olduğu da ayrı bir konu. Markaya, ürünün kaynağına, nasıl işlendiğine göre çok karmaşık bir durum. Ürünlerin kendi sitesine girerek hangi belgelere sahip olduğuna bakabilirsiniz veya iletişime geçip kendilerine hangi belgelere sahip olduklarını sorabilirsiniz.

ışıl işlem görmüş her ürün zararlıdır. ha dondurulmuş patates görmemiş mi? illaki koruyucu vardır.

düzgün marka alırsan (torku) koruyucu olmuyor. ama raf ömrü kısa olduğundan bulmak zor.

Palm yağı normalde oda şartlarında katı bir yağ ama bunu daha kullanabilir ve ısıya dayanıklı hale getirirken işlemden geçiriyorlar ve kanserojen bileşik bu işlem sırasında ortaya çıkıyor. Yani zararlı hale geliyor. Hem de ekolojik olarak çok tahribat yaratarak üretiliyor. Dondurulmuş gıdaların çözünme aşamasında da yağlar translaşıyor o da ayrı bir zarar.

M705'i 6 yıldır sorunsuz kullanıyorum.

G300S var bende de. 2 senedir kullanıyorum. Şimdiye kadar kullandığım en güzel mouse bu oldu.

Bir de MK250 diye bir klavye mouse seti var 10 yıldan fazladır kullanılıyor fakat mouse'un sağ tıkı 2 senedir çalışmıyor.

geçtiğimiz temmuz civarı almıştık gamer logitech mouse. eşim sağolsun habire düşürdüğü için bozuldu tabii. garantisi devam ediyordu, şansımızı deneyelim olmadı ücreti neyse tamir ettiririz demiştik. iki üç hafta sonra yenisini gönderdiler. edit: model G300s

10 yıl kullanan var. Düşürmediğin fırlatmadığın sürece bozulmaz mouse

M185 var, bimden almıştım, sanırım 8 sene oldu, m325 var 4 sene oldu, g602 var eylülde aldım.
Hepsi gayet güzel çalışıyor. M325 çok güzel bir mouse boyutuyla falan bence.

Bendeki M180'i de 6 seneden fazladır kullanıyorum sanırım. USB alıcısını kırınca kenara atmıştım, yıllar sonra garantisi bittiğinde sitelerinden müşteri hizmetlerine yazdım nereden satın alabilirim diye, adamlar taa Hollanda'dan bir gün içinde ücretsiz gönderdiler ufacık alıcıyı.

2010'da mx1100 almıştım. 5 6 sene bilfiil kullandım, şu an çekmecede duruyor kullanmıyorum. ama hala çalışıyor.

7-8 yıldır klavye mouse setini kullanıyorum, hala taş gibi çalışıyor.

Padişahların işi kolay, en iyi hocaları getirtir öğrenir. Diğerlerini ben de bilmiyorum. Diller tabii ki bu kadar kompleksti bir şey değişmedi o konuda.

Rahmetli babam 7 dil bilirdi.

Kendisi Özbek Türkü. Malum Rusça'yı Sovyetler işgali zamanı öğreniyor. Göçtüğü ülkelerin dilini öğrenerek zaten sayıyı 4'e çıkartıyor(Özbekçe, Farsça, Arapça, Türkçe). Yahudinin birinden İngilizce kursları alıyor yaptığı bir işe istinaden Bağdat'ta olması lazım. Sonra da mektupla ve longplay plaklarla Fransızca öğreniyor. Fransızcası çok ileri değil ama yazışma dilinde fena değil. Türkçe'de yazı dilinde ö, ü, ğ falan pek sallamaz düz yazardı. Farsça anadili gibi, İngilizce de İncirlik'te amir olduğu için çok iyiydi. Kısacası hayat şartları sayesinde ve merakla öğrenmişti dilleri.

Eski zamanlarda köylü halk tabakası çok bir şey bilmezdi. Tüccarlar ve üstü tabaka seyahat ettiği için dil bilirdi. Yazılı dile zaten çok küçük bir kesim hakimdi. Bu bahsettiğim 200 sene önceleri. Radyo, basım kitap ve ses kayıt cihazları sonrası kolaylaştı.

bir adım geri gidip neden böyle bir yarış içine girme amacın olduğunu sorgulasan kendine daha faydalı olur.

orpheus+1

Araba, mekan, yurt dışı fotosu.. kısaca para bende imajı. Param var geziyom sosyalim siz ezik oçlarsınız mesajı verecen

empedokles +1

Ben külçe altın koyuyorum her defasında birkaç kişi düşüyor. 1 gramlıklardan değil tabii 1 KG.

kadınları.

Yani böyle söyleyince olmadı; sen de bu fit vücudu memesi popisi olan kadınları yanına alıp bir kaç fotoğraf çektir. Onun dışındaki kısımları arkadaşlarınız yazmış zaten. Bir de biemdablu ne arkadaş, doblonun yeni modeli gibi.


bir de böyle arabayla silahla çıplak ünlüyle filan fotoğraf çektirip altına ''biz de bilirdik sevgiliye karanfil almasını lakin aç idik yedik karanfil parasını'' gibi sözler ekle. Hani hem delikanlıyım hem de para bende havası katman lazım.

Erkek olmak ne güzel lan, her türlü ihtimalin var; kadın öyle mi ama, çirkinsen eğer geçmiş olsun. Erkek olmak iyi.

Amaç para bende gelsin karılar meselesiyse uğrşama boş yere aynı parayı eskorta ver yorulmamış olursun.

Başka amacı var mı bilmiyorum da nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça.

kedili ve köpekli fotoğraf.

masaya dizilmiş cüzdan anahtar sigara kombosu. bu pozda gözlüklü ve gri eşofmanlı olmak bonus.

Eksi duyurudaki bir sayfani goster

yazılan her şey ucuz erkek profili örnekleri olmuş ama popo, meme karşılığı da yazdıkları oluyor eved.

(bkz: at avrat silah)

(bkz: at avrat silah yerine alternatif üçlemeler)

bunları göstereceksin.

ben anlamadım gürültü yapan siz misiniz?

Gurultu yapmak dedigi camin onunde kediye yemek vermek. Apartmanin disi bu arada verdigimiz yer ama etrafima toplaniyor diye sikayetci

Adam zorla evime girdi diyorum. Kedi degil mevzu

Ülkedeki insanların kapasitesi malum,üstte de görülüyor zaten. Elimden bir şey gelmiyor geçmiş olsun demekten başka.

hayvan oğlu hayvan herife bak, kadının üzerine yürümek tehdit etmek nedir ya...
Şimdilik sakinleş çocuğun ve annen için daha sonra neler yapabilirsiniz sakin kafayla düşünüp karar verin.
Geçmiş olsun

poliis savcıya şikayet edebilirsin. karakola gidince tutanak tutmuyorsa büyük suç. savcı direk işlem başlatır. bence en temizi anneni çocuğu eve bırak ve adliyeye git nöbetçi savcı var ya da yarın sabah git. karakolda tutanak tutturamadığını ve komşunun evine zorla girdiğini söyle

Evine dön git, hiçbir şey imzalamadan. Sonrasında savcılığa dilekçe yazarak şikayette bulun. Şikayetin sırasında polisin tutumunu da belirt. Gün tarih saat ve amirin adı soyadı dilekçede bulunsun.

adam bir daha yapmayacağını belirtip özür dilerse, bence unutun gitsin. uğraşmak da zor.
yok hala haklı olduğunu iddia ediyorsa (akıllanmamışsa),
polise adamın şiddete meğilli olduğunu, gerekenler yapılmazsa bimere ve savcılığa şikayette bulunacağınızı söyleyin.

Annem kalp hastasi zaten karakolda fenalasti 112 geldi. Durum tutanak altina alindi hatta karsi tarafin ablasi -
enistesi geldi onu cagirmislar. Sikayetci neden oluyorsunuz evinize dalmissa sizin de sucunuz var ne yaotiniz ki bu cocuk ( 38 yasinda) bu hale geldi diyor? Komser kovdu bunu tutanak tuttum simdi savciliga yazilacakmis bakalim. Anneme 112 gelince bende fena oldum. Sadece huzur istiyorum.

evinize daldıklarını kabul ettiklerini belgelerseniz iyi olur.

Adam daldim ama niye daldim tahrik ettiler diyor. Kufur eden kendi karisi, bunlar insan degil muhattap olma diyende o, tahrik edip ne yapmisiz diyorum, kapiyi acmisiz ters bakmisiz. Pislikler ya butun apartmanla kavgali bir benle degil ki. Herkes sikayetci ama ev sahibi bisey olmuyor

daha önce ben de komşumla karakola düştüm. bende ifade almışlardı. ifadeden sonra olanları söyleyeyim:

komşunun karısı komşun lehine ifade verecek, anneniz sizin lehinize. diğer komşular muhtemelen karışmayacak. olay savcılığa gidecek, bir ay kadar sonra sizi arayacaklar uzlaştırma için. uzlaşmazsanız da elinize bir şey geçmeyeceğini anlayacaksınız ve uzlaşacaksınız.

uzlaşmada komşum benden sözlü olarak özür diledi ben de kabul ettim. bitti gitti. gerçekten elinize hiçbir şey geçmiyor.

not: şikayetten sonra komşum bir-iki hafta sessizleşti ama sonra eski düzen devam.

bulun bi yerden, verin iki çakala 500 lira eve girerken ne baktın bilader bahanesiyle devirip bi güzel hırpalasınlar bu dangalağı, valla sinirlendim küfür ediyorum silip yerine uygun kelime yazıyorum, böyle tiplerin çözümü şiddet. ama sakın kendiniz girişmeyin bu işe hatta üstünden baya bi zaman geçsin sonra yaptırın bunu.

nerdesin üstad cidden toplanalım dövelim şu adamı, mal herif

Olay hayvan düşmanlığı. merak ettim noldu

@cursed chico adam yasayan tum organizmalara dusman. Saliverildi aslinda hic bisey olmadi. Kedi ve cocuk kavgasindan daha onemli isleri varmis emniyet mensuplarinin. 2-3 aya mahkemeden cagiracaklar o da eve zorla girdigi icin. O kisim olmasa zaten polis bile adam hakli bende kedi besletmem evimin onunde diyor. Igrenc bi dunya burasi. ( Apartmanin disi, kaldirim nasil onun evi oluyor, oyleyse benim de evim beslerim dedim kabahatlar kanunundan ceza kesin akillansin dedi). Ceza kesselerdi keske gururla yayinlardim.

Bu arada komiser adini soyadini vermedi bende kolluk numarasini aldim zar zor. Bimere yazicam bakalim.

Dovelim diyen arkadaslar yerden goge kadar hakli olmakla birlikte -adam tam dayaklik- bu benim tarzim degil. Yapamam yaptiramam boyle bir sey. Basimi yastiga koyunca ne pislik bir insanmisim derim nefes alamam. Tiklerinizi de goruslerinize katildigim icin degil de bana vakit ayirip cevap yazip yanimda olduguniz icin verdim.

kapıya bir kamere taktır önlem olarak madem tutanak tutulmuyor bir daha yaşanırsa kanıtınla gidersin elin sağlam olur. Ülkede adaletin durumu belli hiç oradan medet umma mümkün olduğunca uzak dur bu maldan.Kiracı ise imza toplayıp attırın.
aksi yaşanacak olursa biber gazı al eve koy sık gözüne sonra döv.

@gunduz m kendisi ev sahibi. Umarim tasinir gider

yakit tipi dizel mi?

Dizelse kurum gibi gozukuyor. Yada enjektor pompa elektronik sistemler sirayla bakilmali.

direkt bir tamirciye git. bujilerden başla elektrik ölçümünden çık

Araç dizel mi? Dizelse kızdırma bujilerini kontrol ettirin.

Benzinli ise bujiler ve enjeksiyon/karbiratör gözdenn geçirilmeli.

Mevsime uygun motor yağı kullanılması bir nebze işe yarayabilir.

araç benzinli arkadaşlar.

masrafı çok olur mu acaba? pek anlamıyorum.

Araç benzinli ise ve lpg varsa lpg de çalıştırmak zor olur soğukta.

Arabayı vurdurmayı dene.

Bu izlediklerinin hiçbirini şl'de göremezsin. Bu akşam izlediğimiz şey futbol değil kör dövüşüydü resmen. Hakem sahaya idare etmek için çıkmış oyuncuları, maçı yönetmiyor idare ediyor. E idare edince de tolerans tolerans anca biri yere düşünce kendini salınca kart göstermek zorunda kalıyor. Topla alalasız duran oyunda birini itersen atıyorum Belçika liginde falan en az sarı yersin. Vurursan birine kırmızı yersin ama fb bjk gs arası maçlarda bunlara nizami kart verince maç hükmen biter ancak.

"Kavga ayırıyorum" tavrındaki adam ile bunu bahane olarak kullanan adam zaten hareketlerinden belli olur da, burada asıl mesele yere düşmesi değil bence (veya olmamalı). Dünkü maç üstte de söylendiği gibi kesinlikle örnek değil. Çünkü zaten bilfiil o Alper denen organizmanın ikinci sarıdan kırmızıyı aldığı dakikaya kadar çoktan atılmış olması gerekirdi. Spikerler bile o olaydan belki yarım saat öncesinden beri "Alper'in sakin olması gerek" diyorlardı.

Dünkü maçta hakem tolerans kavramının suyunu çıkardı. Her iki taraf için de bir türlü kart göstermedi. FB-BJK gibi zaten gergin geçmesi beklenen bir derbide de futbolcular baktılar hakem toleranslı, bu sefer ipin ucu kaçtı. Çünkü futbolcu dediğimiz şey çok para kazanan cahil barzolar cemiyeti gibi bir şey.

Futbolda kurallar var ve uygulanmalı. Kavga ayırmak mı istiyorsun? Gider kendi arkadaşını çekersin. Rakibe temas etmemelisin. Ettiğin anda sarıyı göreceğini bilirsen yere düştü/düşmedi ayrımına gerek kalmaz mesela.

Şunlar var iletişime geçebilirsiniz:
cbgd.org
m.facebook.com

Yine baroların çocuk hakları merkezleri var. Çocuklar üzerine yoğunlaşan stklarla iletisime geçip sosyal hizmet uzmanlarindan yardim isteyebilirsiniz.

Bana hiç mantıklı gelmiyor. Çocuk istismarı konusunda çocuğun yapabileceği ne var ki? Bir de önleyelim derken çocuğun kafasını karıştırıp psikolojisini bozmasın bu olay?

Türkiye'de çocuk büyütülmez bu zamanda zor.

bos gezenin bos ustasi verdiğim örnekteki videoya bakarsanız ben gayet doyum aldım. tatmin edici bir eğitim. bildiğim kadarıyla kapsamlı değil ve kullanılan kelimeler yumuşak. ayrıca çocukken bana da ''tanımadığın kişiler sana çikolata vericem diye kandırabilir bilmediğin kişilerle konuşma onlarla başka yerlere gitme sokağımızdan dışarı çıkma'' gibi şeyler söylendi ailem tarafından. ben mevzuyu çakmıştım. ama o zamanlar organ mafyası olarak düşünüyodum. cinsel taciz tecavüz aklıma gelmemişti. fakat kendimi yabancılara karşı korumam ve dikkat etmem gerektiğini anlamıştım. psikolojim de bozulmadı. eğer önlem almazsak işte o zaman olumsuz durumlar psikolojiyi geri dönülmez şekilde bozabiliyor

Kılıfın ve ekran koruyucunun kötüsü nasıl oluyor bilmiyorum da. Aliexpress'ten 10 tane alıyorum temper cam kırıldıkça değiştiriyorum memnunum bu durumdan. Bir adet düz silikon arka kılıf alıyorsun bir de önlü arkalı sapasağlam kullanıyorsun. Rengi ve şekli keyfinize kalmış. Öyle spigen falan gerek yok 1000 kere telefon düşürmüşümdür hiç kırılıp dökülmedi.

+koyuyorum takip için.
Bende de aynı telefon var, kılıfım güzel de buna uyumlu kavisli cam bulamadım.
www.hepsiburada.com

Piyasada kırılmaz cam diye satılan ürünlerin %99'u kolpa. Sözde kırılmaz cam hepsi. 10 larca marka denedim hepsi bir zaman sonra kırıldı, kenarları soyuldu falan. Hatta bazıları takarken kırıldı.

Bufflabs diye bir marka var en sağlamı o. Plastik gibi bir malzemeden yapılmış. O yüzden kırılma ihtimali yok, yok yani. YouTube'da incelemeleri var bakabilirsiniz. iPhone kullanırken almıştım 3 sene boyunca değiştirmedim. Sonra zaten telefonu sattım.

Xiaomi için varsa başka marka bakmayın bile. Biraz pahalıdır ama haberiniz olsun.

Kılıf bilmiyorum.

@bos gezenin bos ustasi: Kılık ve koruyucunun kötüsü olunca darbeyi engeller diye aldığın şey bir düşmede çatlatıyor teleofnu, bu manada biraz daha destekli birşey arıyorum.
Aliexpress'e bakayım hemen.
@red g: Bulursam yazarım hemen.
@lana del rey: Bu markayı hiç bi yerde görmedim, biraz araştırayım belki dışardan getirtirim.

nillkin

tam bi f/p markası bu konuda. g2, mi5s ve a1 de kullandım, kullanıyorum.

nillkin demeye gelmiştim ben de. bilgisayardan daha detaylı yazarım.

Quaker.
Temper camın olayı asfalta betona kafa üstü düşen telefonda telefon yerine kendisinin kırılması. Silikon kılıf da zaten yumuşak bir şey darbeyi emiyor. Yere çaldığımı bilirim kendi telefonlarımı seramik zemine sinirle fırlattım birinde hiçbir şey olmadı.

Zaten telefonun üstünde gorilla glass 5 var daha iyisi anca safir camdır. O cam da kırılır elbet ama temper camlar çizilmeyi değil kırılmayı engelliyor kafa üstü durumlarda darbeyi emerek.

Sert plastik arka kılıflar mesela tamamem kullanışsızdır, esnek malzeme olması lazım.

Servet ödemeye de gerek yok 1 dolarlık temper cam, 15 liralık arka kılıf her türlü işini görür. Kalkan, kırılan soyulanlar da düzgün takılmadığı için öyle olur.

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

bu ikisini kullanıyorum. telefonu bir iki kere düşürdüm, bir şey olmadı.

www.champman0102.co.uk

bu web sitesinde aradigin her seyi bulabilirsin.

Kendi sitesinde var cdsiz çalıştırma

@bos gezenin bos ustasi çok teşekkürler, eve geçince deneyeceğim.umarım cd istemez.

champman0102.co.uk

indireceğiniz dosya iso. yani sanal sürücüyle çalıştırmanız gerek. linkte videolu anlatımı da varmış.

No cd crack bulacaksın internetten

Buraya sorsan kimse istemiyor herkes tektaş alana embesil gözüyle bakıyor. Zurna zırt diyince bütün işler değişiyor :D

Bedava olsaydı isterdim belki. Ama çok gereksiz para ve istemiyorum.

ben gelinlik de giydim düğün de yaptım. düğün istemeyenleri anlamıyorum ya bence çok eğlenceli. inanılmaz sarhoş olup arkadaşlarımla çılgınca eğlendiğim bir geceydi çok da güzeldi. yine olsa yine yaparım ^^

etmiyorum. hayatimda etmedim.

niye bu düğün istemem diyen kadın bu kadar abartılıyor anlamış değilim. biz evlenirken kimsenin rızasını almadık, hatta okullarımız devam ettiği için ailelerimiz karşıydı. bu yüzden sadece nikah yapmayı düşünüyorduk, kimseyi çağırmak gibi bir düşüncemiz yoktu. sonradan aileler akrabalar için salon tutmak istediler, uygun fiyatlı bir yer ayarlandı. hiçbirinde illa şunu istiyorum, şu olacak demedim. gelinliğimi de kendi maaşım ile aldım. pişman değilim. ama bu iyi niyetimin bir miktar da olsa suistimal edildiğini düşünüyorum şöyle ki siz "aman masraf ettirmeyeyim, mutlu olmamız düğünden önemli" dediğinizde içten içe düğün, altın, takı gibi şeylere önem veren tipler sizin yüzünüze "tabii canım ne gerek var" deyip masraftan kurtuldukları için sevinebiliyorlar. o yüzden şimdiki aklım olsa belki bu denli masrafsız olmazdım ben de, bilemiyorum. düğün yapmak isteyene de kötü gözle bakmıyorum, kimsenin isteği içinde kalmamalı benim bazı isteklerim kaldı mesela. o zamanlar önemli değil diyordum, insan sonradan "ya evleniyordum niye şunu yapıvermedim ki?" diyebiliyor. ama bu noktada eşler elini taşın altına eşit derecede koymalı elbette.

Gelinlik giymek isterim, dugunu angarya buluyorum. Zahmetli bir surec.

Her manada yorucu ve gereksiz bir şey bence düğün. O yüzden yapmak istemem. Nikah sonrası ufak bir kokteyl yeterli diye düşünüyorum.

ben istemem. o geceye harcanan paraya da çıkar yurtdışında gitmediğim yerlere gider gezerim.

Düğün hayal ederdim. Sonrasında nikah olsa da olur dedim. Eşimi mali anlamda zorlayacak bir şey yaptırmak istemiyordum. Arkadaşlar sağ olsunlar bize alternatifler gösterdiler (düğünde oymana meraklısı arkadaşlarımız vardı, evet) bizim de içimize sindi. Bütçemize göre (kendimiz ödedik) maksimum arkadaş, az biraz yakın aile dostları olan bence müthiş bir düğün oldu. Hala da söylerler "ne eğlenmiştik" diye.

ben düğün istemedim, hiç öyle düğün, gelinlik falan hayalim de olmadı, üstelik düğün istemiyorum diye kayınpederim bana küstü :)
onun yerine nikah sonrası şehir dışından gelen eş dost akrabaya minimal bir yemek organize ettik.
eğer çok paramız olsaydı, yani düğüne verilecek 20-30-40 bin -ya da ne kadarsa- liramız olsaydı ve o parayı vermek bizi hiçbir şekilde maddi-manevi zora sokmayacak olsaydı, düğüne karşı çıkmazdım ama sanırım.
diğer türlüsü tam bir şımarıklık, hele kredi çekip düğün yapanlar falan absürd bence.
bir arkadaşım evlenirken kına ne ya pff ne banal falan deyip gizli gizli kına yapmıştı, bu da baya komik bence. bastırma bırak aksın, anane bunlar, hepsi olur :)

Şatafatlı düğün istemiyorum, ama olur da evlenmeye karar verirsem bunu bütçemize göre sevdiğim insanlarla kutlamak isterim, yemek olur kokteyl olur hiç önemli değil.
Gelinlik de bu en dümdüz en zarif olanlardan giyeceğim eğer evlenirsem.

Hiçbir şeyin aşırı abartılısını görgüsüzlüğün dibine vurulanını sevmem zaten.

gelinlik evet

Bizim hatun da istemiyor..

Yengen istemedi. Zaten o tiynette bir kadin olsaydi yengen olmazdi. 2 arkadas ayarladik gittik tisortle spor ayakkabiyla nikah yaptik. Evlilik muessesesine daha dogrusu birlikte olacagimizi resmi mercilere bildirmenin sacmaligina pek itibar etmiyoruz. Sadece burokratik zorunululuktan evlendik. Hic oyle keko evliler gibi bir hayatimiz da yok. Yuzuk var annemin israriyla ucuza aldik 2 tane aldigimiz gunden beri de takmiyoruz ben saat bile takamam, hanim zaten sevmez yuzuk kolye falan. Bilmiyorum biz bu caga ve kulture ait degiliz pek. Ya geriyiz ya ileri onu da cok irgalamiyoruz.

Bunlari istemeyen kadinlarin cogu yillardir yalniz hayatlarinda hic duzgun bir iliskileri olmamis "loser"lar o yuzden de beni alacak biri olsun da dugun eksik kalsin diye dusundukleri icin istemiyorlar ama yahudinin dedigi gibi bi enayi ciksa isler degisir.

ben istiyorum. ayrı ayrı nişan düğün kına nikah şeklinde değil de aile arasında yüzük sonrasında da nikahın da içinde olduğu bir düğün isterim. maddi imkanları çok zorlamanın da bir anlamı yok. istemediğim şey, görüşmediğim hatta tanımadığım eş dost akrabadan oluşan bol gelenekli bir düğün.

düğüne dünyanın en korkunç olayı, bir kadının en ahlaksız isteği gibi bakmayı da pek anlamıyorum. o istekte olan bir kadınla evlenmem falan. zorlama adetler dışında evlenecek kişilerin isteği ve tarzıyla yapılan, çiftin kendisini eğlendirdiği şık bir kutlama, anı neden olmasın ?

Düğün istemem ama kokteyl tarzı ufak bir kutlama isterim. En yakın arkadaşlar ve aile üyeleri ile yer içer eğleniriz, güzel olur. Neden yüzlerce kişilik bir düğün yapıp da dıdısının dıdısının masrafını üstleneyim? Bence asıl bunu yapmayı istemek anormal.

Gelinlik mevzuna gelince kabarık olmayan, sade, vintage bir şeye hayır demem. O gün benim için özel olacak, dolayısıyla özel bir elbise giymekte sakınca görmüyorum. Gelinlik deyince illaki koskoca pasta gibi bir şey giymeye gerek yok. 20’li yıllardan fırlamış gibi duran şık bir elbise iş görür.

Yani klasik anlamda düğün ve koskoca gösterişli bir gelinlik istemediğim için suçlu mu oldum? Değişik mi oldum? Valla bence olmadım.

Bu arada yukarıda bir arkadaş bu kadın loserdır demiş. İşte tipik erkek kafası. Onlara 40 gün 40 gece düğün yaptıracak, gelinliğin eeenn pahalı modelini isteyen kızlar daha değerli, daha olması gereken gibi görünüyor, diğerleri loser. Ne diyeyim umarım loser olmayan bir kıza denk gelirsiniz de size sadece gelin başı için 5000 tl ödetir.

Gelinlik giymek isterim; hiç şöyle gelinliğim olsun vs diye hayallerim olmadi ama hayatımda 1 kere giyeceğimi düşündüğüm bir elbise olması değişik geliyor; yaşlanınca içimde kalmasın. Hem 'biriyle hayatımı birlestirirken o güne özel hazırlanmanin nesi kötü?' Diye düşünüyorum.

Düğün kısmı da şöyle; çok buyuk organizasyona, davullara, zurnalara gerek yok ama en yakınlarımın geleceği, pasta limonata dağıtılmayan, sicak bir ortamda birkaç saat eğlenmek güzel olur gibi geliyor. Bunun için deli gibi para harcamak da gerekmiyor. Her düğün klasik Türk düğünü gibi olmak zorunda de değil.

Gelecek sene nisan mayis gibi evleneceğim; organizasyonu da yukarda tarif ettiğim şekilde yapmayı düşünüyoruz.

@i m cool with that biz de davullu zurnalı abartılı bir düğün yapmadık, taraflardan herhangi biri yapmak istese de kabul etmezdim. düğün illa davullu zurnalı olmak zorunda değil. benim bahsettiğim hiçbir özelliği olmayan bir günmüş gibi gidip evlenme kafasında olanlar.

Evet var. Hatta düğün yapmamak için gidip yurt dışında evlenmiştim bir zamanlar. O kadar uzağa gittim ki kimse gelemedi. Gelinlik yerine de beyaz normal elbise giymiştim. Tanıdığım 3-4 çift daha böyle yaptı. Yani sanıldığı gibi herkes düğün istemiyor. Tanıdığım pek çok insan da aile baskısı yüzünden düğün vs yaptı.

Düğün olmayacak, gelinlik de büyük olasılıkla olmayacak. Ailem de istemiyor.

Düğün ve gelinlik istemedim. Eski eşimin ailesinin çevresi geniş diye onların ısrarı ile sade bir kokteyl ile ve gelinlik ile çözdük işi. Boşanmak istedigimde eski eşin isteği ile evlilik terapistine gittik. Eski eşim dedi ki, phoebe kapris yapmaz, hır gür çıkarmaz, yıldönümü aydönümü kutlamaz, takı falan zaten sevmez, düğün "bile" istemedi, öyle olunca nasılsa "cepte" diye hissediyorum ve serçe parmağımı dahi oynatma ihtiyacı duymuyorum. Bu da böyle bir anımdır.

Hayal etmedim de yahu tanıdığım ve değerli bulduģüm herkesi bir araya toplama fikri bayağı hoşuma gidiyor. Bir de burda böyle bir bölüm var, o bölümde insanlar konuşma yapıyor, o bölümü çok seviyorum. Insanın geçmişiyle ve bağlarıyla yeniden karşılaşması epey güzel bir şey. Düğün, bir ritüel, bir toplantı, devletle olan iş ayrı. Birisiyle hayatını birleştirdiğinde artık orada yeni bir kimliğin, benliğin oluyor, bu kimliğın taninmasının bir aracı. Kendine de bu yeni kimliģin orada dank ediyor, dile geliş şekli. Kutlama kısmını da seviyorum. Iyi ki birbirimizi bulduk gibi (*-*). Gelinlik ve damatlık da özen ve sayglı bir şey gibi ya hani, onları da seviyorum. Olmadığın kadar temiz, sade ve şık olacaksın. Fikir iyi. Böyle işte. Düğün olsun.

abartı olmamak kaydıyla isterim tabii. kapalı alanda davul zurna eşliğinde düğünümün yapılacağını, çoluk çocuğun pistte dolaşacağını ve koca memeli teyzelerin göbek atacağını düşününce midem bulanıyor. böyle bir organizasyona asla evet demem.

ne düğün ne gelinlik hiç birini istemedim. sadece sevdiğim kişiyle başbaşa nikah kıyayım olsun bitsin dedim ama olmadı çünkü burası türkiye. düğün yapmazsanız evlatlıktan reddederiz diyen aileler vardı ve 5 kuruş da destek vermediler. sonuç olarak düğünler yapıldı ama arkamdan bir sürü de dedikodu oldu. şimdiki aklım olsa işler kopma noktasına da gelse istemiyorum diye diretirdim. ailelerin gönlünü edeceğiz diye hem paramızdan hem psikolojimizden olduk.

Tempoda var

gs 2.85
bjk 4
fener 4
başakşehir 4.5

Gs

Gs

97 kişi daha cevap verebilir mi?

gs

O gs diyenleri 7-8 hafta sonra gorucem ben. Ya basak ya besiktas sampiyon olur. Buyuk ihtimalle de ilk iki bu takimlardan olusur. Bombok bir kadrosu var galatasarayin ve sezonu temmuzda actilar. Sezonu erken actiklari icin yuksek kondisyon ve fikstur avantaji nedeniyle ilk 8 hafta onune geleni ezdiler. Simdi cepten yiyorlar.

Sezonu temmuzda acan bir takimin mayisa kadar diri kalmasi mantiken mumkun degil.

üstteki boş mesaj, (bkz: entry ve nick uyumu).

inşallah ve eze eze galatasaray.

beşiktaş ve başak diyenleri galatasaray deplasmanları sonrası buralarda görmek isteriz.

Eksikliğini hissettiğin yerden başlayabilirsin. Mesela belgesel izlerken anlamadığın yeri not al ordan yürü.

Ben de fen bilimlerinde "otur sıfır"ım. ( biyoloji ve fizik hiç görmedim, örtmen yoktu :) Şimdi karşıma çıkan "bu niye böyle" dedğim konulara balıklama dalıyorum. Ordan dallanıyor. İlerledikçe dalların kimini bırakıyorum kimini ilerletiyorum. İlgi alanım yönünde ilerlemiş oluyorum.

Youtube'da harika kanallar var takip edebilirsiniz. Türkçe olarak aklıma gelen evrimagaci.org

popüler bilim tadında bi' şey arıyorsan çok zor değil. yok ama ben parçacık ve hızlandırıcı fiziği vs. neyse artık çıkarıp çat çat masaya vurmak istiyorum dersen o biraz zor tabii. ilki için lise kitapları vs. biraz anlamsız olur. az biraz ingilizce varsa
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.reddit.com

buralar gayet yeterlidir bence.

Youtube.

aya bak, ruzgari kokla, agaclari izle, yosun gor, tursu yap, resim ciz, hamur kar, meyve tabagini dolu tut, dikis ogren... boyle baslanabilr bence...

MIT fizik profesörü Walter Lewin'in dersleri var. Fizik 01 dersleri temel fiziktir, Newton'dan başlar.

m.youtube.com

"@bos gezenin bos ustası" güzel link vermiş. matematiğin iyiyse (en azından linear algebra ve partial/ordinary differential equations biliyorsan) richard feynman'ın lectures on physics serisi de çok iyidir:

www.feynmanlectures.caltech.edu

Uzayda sürekli radyasyon var ve sıcaklık değişimleri çok fazla. Uzay bu tip silahların bozulmadan uzun süre bekleyebileceği bir yer değil. ISS'de bile bir sürü arıza çıkıyor içinde insan yaşamasına rağmen.

dünyanın etrafı çöplüğe dönmüşken, öyle riskli bir uyduyu yukarı göndermek mantıklı değil.
www.kozmikanafor.com
www.youtube.com

Reagan zamani dusunulmustu bu: en.wikipedia.org

Saatte 36000 km/h ile sabit yörüngede dönen bir uyduyu teleskopla bile görebilirken o uyduyu vururlar sonra da allah allah kontesi kim sikti derler. Kim vurduya gider yapanı bile bulamazsın :)

kıbrıs'ta tatil yapmak mantıklı değil. köy gibi bir yer.

iki kişi

Bi kamyon öğrenci arkadaşım vardı 2 yıla yakın yaşadım hiç otelde kalmadım Kıbrıs'ta.

Uçak da Adana'dan ucuzdu benim takıldığım zamanlarda Atlas Jet ile. 23 liraya gittiğimi bilirim.

en boktan otelde kalip kumarhanede sabahlayin

Geçen yaz 1 ay kadar önceden, 5 gece konaklama ve gidiş dönüş bilet dahil, tek kişi 1500-1600 lira civarı bir şey ödedim. Otel Girne'deydi, dört yıldız, normal bir yerdi, bir eksikliğini görmedim. Gezilecek görülecek güzel yerler var. Gidemediğim yerler içime oturmuş durumda.
Amacın sadece deniz havuz ise tamam ama ben gezmeyi görmeyi severim diyorsan otelde çok zaman geçirmeyeceğin için kullanmayacağın özelliklere para ödemeye gerek yok. Ona vereceğin parayla araba kiralar fıldır fıldır gezersin.
Yok ben sadece kumar oynamaya gidicem diyorsan yine kendi otelinde oynamak zorunda değilsin. Oteli yine bütçene uygun tutup, namlı casinolarda oyun oynayabilirsin.

Soru "ben iki güne bu parayı veriyorum da bu fakirler naapıyor bu kıprısta" değilse, cevabım bu :)

Fantezi ic giyim ve bikini mayo konusunda yardimci olabilirim

Her ne alacaksan Adresi Çin. Dolayısıyla Aliexpress.

kaliteli designer seyler dusunursen ona gore bak bence. aliexpress mantigi tutmayabilir -)

Aliexpress ten daha kaliteli urunler ariyorum tesekkurler

annem çokzel etamin kolyeler yapıyor i.hizliresim.com <<< misal. biz verelim <3

ben de gelip dükkanda duram abey :( moda okuduk işimiz bu abey :(

boş işler bence

mockupmoda instagramdan bak. guzel takilar vardi ordaki markalara salca olabilirsin -)

Araç suv, 120 yavaş bir hız değil.

Şehirdışı rakamları genelde 80-90 km/sa sabit hız üzerinden verilir fabrika verilerinde. O verileri tutturmak çok zor. Kış lastiği de etki eder ayrıca.

Kol gibi yakmıs ecoboost turbo motor bu arada atmosferik kac yakar kim bilir babamın 99 bmw 525 dizel uzun yolda 7 lt tuketiyo hani teknoloji gelişmişti

ortalama yakıt değerinde çok kuruş karşılığı daha net bişey çıkarır. 1.4 tsı golf uzun yolda 50 60 kuruş yakıyor mesela. suvda artar.

Pek devirli kullanmamissiniz gibi geldi bana. 120-140 km/h yuksek sayilabilecek hizlar. Klima actiysaniz belki onun da etkisi olmustur.

Verirler.

Macaristan vermez. Boşuna yorulma. Eğer 34 değil de 24 yaşında bir öğrenci olsaydın verirlerdi. 2 aydır işsizsin ve hesabında 300bin lira var. O para ile kaçacağını da düşünebilirler. Saçma gelebilir dediğim ama cidden enteresan şeylere takılıyorlar. Sana tavsiyem Yunanistan'a başvur. Yunanistan daha rahat veriyor vizeyi.

İşsiz olmak sıkıntı olabilir, sponsor falan isterler belki. Vize merkezine sorun mutlaka.

Çalışmıyorsanız ve yetişkin konumundaysanız vize almakta sıkıntı yaşayabilirsiniz.

Eğer belli bir kişiyi ziyaret amaçlı gidiyorsanız davetiye üzerinden vize alın. O zaman hiç sorun değil.

Ama yok ben bi dolanıp çıkacağım diye turist olarak giderseniz, sizi ülkenize bağlayan bir şey yok bahanesi ile çevrilmesi ihtimaliniz var.

Daha once yurtdisina cikmis mi?
Ciktiysa nerelere gitmis?
Daha once alinmis Schengen vizesi var mi?
Vize ihlali yapmis mi hic?
Neden Macaristan'a gitmek istiyor?
Orada ya da baska bir Avrupa ulkesinde akrabasi var mi?
Diger ulkeler dururken birden hasil olan "macaristan'a gitmeliyim"in sebebi ne?
Tum bu sorulara kendi icerisinde tutarli bir cevabi var mi?
vs.vs.

pasaportunda cok vizesi varsa ya da daha once macaristan'dan vize almissa mumkun.

sanirim kimse yuzde yuz vize alabilir ya da alamaz diyemez burda cunku inisiyatifine bagli biraz konsoloslukta calisanlarin. ama nispeten sansi dusuk denilebilir. hesabinda para olsa da su an issiz olmasi dezavantaj. macaristan biraz daha zor vize veren bir ulke.

yunanistan, italya filan olsa daha rahat vize alabilirdi.

İşsizken de vize alınabilir. Buradaki önemli nokta, orada bulunduğu zaman zarfında harcayacağı paraya sahip mi sorusu. Eğer sahipse(ki öyle yazıyor) ve daha önceden temiz bir sicili varsa(boş sicil sayılmaz) vize alır.

Banka hesabinda cok fazla para olmasini istemiyorlar, kacar gider ya da yerlesmeye kalkar diye isgilleniyorlar. Baska bir hesap actirin, icine 3-4 bin koyun ve bu hesabin ozetini konsolosluga verin. Cocuk sanirim yeterli olur Türkiye´ye baginizi gosermek icin. Bir de Ankara ise basvurulan yer, eskiden cok zorluyordu Macar Konsoloslugu. Belki baska ulkeden multi almayi deneyebilirsiniz.

verdiler, bir aylik, multi giris.

Schengen vizesi ile giriş yapılan ülkelere girebilirsiniz.

ilk giris hollandadan yaptin bundan sonraki girisleri baska ulkeden yapsan da kasmazlar pek, ama icim rahat olsun ugrasmiyim diyorsan hollandadan schengen ici aktarma.

Istedigin ulkeden giris-cikis yapabilirsin.

Sınır kapısındaki polisin her zaman reddetme yetkisi var bunu gözardı etmeyin. Kıl biri çıkar, tipini beğenmez, verdiğin cevaptan tatmin olmaz, sonra al başına belayı. O nedenle ben bu ülkede kalmayacağım, aha otel rezervasyonu, aha dönüş bileti, aha maaş bordrosu, aha seyahat sağlık sigortası vs diye yüzüne çarpacak belgeleriniz yanınızda olsun.

Araba van. 1. Köprüden geçemez. Vergisi yüksek hız limiti kamyonetlerle aynı seviyededir.
2005 modelinin anası ağlamıştır. Ben bunun 2007 olanını 2011-2014 arası kullandım o bile haşattı.

Ayrıca kesinlikle önden darbesi var.

Bunu araba değil eşşek niyetine kullanmışlar. Ön kaput çizgileri çok bozuk, farlar tampon filan değişmi. Doğru düzgün yaptırmamışlar bile. Kimbilir motoru şanzımanı ne durumda. Kesinlikle alınmaz.

Araba salmış kendisini artık bırakın öleyim diyor. Alma.

Hususi ruhsatta ise de geçemiyor mu köprüden

İşliyse geçer ama adam muayene yeni şubat 19a kadar geçerli demiş. Yani 1 yıl yani hala kamyonet.

Bir de km nasıl bu kadar düşük 2005 sonrası düşürülemiyordu?

Bahsettiğim fiestada bana da çakmışlardı km düşürülmüş aracı. Hala yapılıyor.

Bu araç alınmaz, galericidense hiç alınmaz.

Sağ eskimiş sol kazadan sonra yenilenmiş, renk farkı bu yüzden. Diğer sorular cevaplanmış ben km konusuna değineyim.

KM düşürelimiyor diye bir şey yok, servise gidip de kayıt altına alınmazsanız, muayeneye gitmeden önce de km düşürürseniz düşük km ile muayenede kayıt olursunuz.

sağ farda katarakt var. lens değişimi yapılarak çözülür.

Farın rengi farklı değil aslında. Ampül değişimini yanlış yapmışlar, yerine tam oturtamamışlar. Dolayısıyla far içindeki yansıtıcı plastiğe temas eden ampül plastiği eritmiş ve far içinde is oluşmasına neden olmuş. Çözümü çok kolaydır bu renk farklılığının.

Km düşürülmüş bence. Döşemeler çok fazla yıpranmış, o km'de bu derece yıpranma olmaz genelde. Bu arada, o fiyat aralığında alınabilecek en iyi arabalardandır. Malum artık şahin doğan o paralara satılıyor.

Daha temizini, sahibinden olmasi kaydıyla bulabilirseniz bence alınır. Ama ilandaki aracı almazdım. Bu aracı hususi amaçla alıp kullanan çok insan var, o şekilde kullanılmış temiz bir alternatif bulabilirsiniz.

Basligi gorur gormez aha j7 pro dedim. Telefonu uzun zaman arastirdim ve benim almama sebebim sikayet var daki mor leke sikayetleriydi. Kullanici hatasi diyip 500 lira istemisler cogundan ama bi girin bakin derim en iyi fikri oradan edinebilirsiniz gibi.

Klasik oled amoled ekran sorunu. Isınmadan kaynaklı kalıcı olarak leke kalıyor ekranda. Çözümü ekran değişimi.

Telefonu mumla çakmakla yakmadığın müddetçe bu durum kullanıcı hatası olamaz. Böyle diyen servis firma vs varsa hukuki yollara başvursun mağdurlar bunu da belirtmiş olayım.

Arabamı vermem arkadakini alsın.

Öyle bir hak olmuş olsa şimdiye kadar var ya ooo-hooo.... bildiğim kadarıyla sadece seferberlik halinde devlet alabiliyor aracı. Onun da kaydı Kuydu oluyor. Eski kamyon kamyonet jip vb ruhsatlarında “seferberlik halinde gideceği birim” gibi bir hane de olurdu. Şimdi durum nedir bilmiyorum.

Suriyeyle mevzular gerildiğinde evdeki jip için polis gelip karakola çağırmıştı. “Seferberlik halinde” falan diye kayıtlar alınmıştı.

Şafak Sezer’in şu soygunlu kaçmalı kovamalı filmlerinden birimde bir komiser de tam olarak bu konudan şikayet ediyordu film izlerken; “adam gösteriyor kimliğini, şak diye alıyor arabayı. Bizde olsa yok amirim arabanın muayenesi yok, yok gideceksen mazotunu kendin koy...” onu hatırlattı bana soru :)

Böyle bir hakka ihtiyacı yok bence emniyetin. Bizim millet zaten aksiyonu sever. Polis istemeden “atla amirim yakalayalım ibneleri” diye atılacak insan çoktur :)

Öyle bir şey yok.

Polisin seni durdurma ve kimlik sorma, şüpheli durumlarda da seni yakalama yetkisi vardır.

Yasal ruhsatlı malına el koyma ve kullanma yetkisi yoktur.

Aracın çekilir mesela, yürüse bile o araç kullanılmaz, çekilir.

kickass.unblocked.bet

Zamunda

thepiratebay en geniş arşive sahip.

link olarak yazinca kabul gormuyor galiba?

baski balatada problem vardir muhtemelen. cok anlamadigimi soylemeliyim :) bi ustaya gostermeniz en guzel karar olur.

Debriyaj yayında problem olabilir, basit olarak çözersin baktır bir tamirciye.

Problem yayda değilse baskıdadır. Şanzımanı indirip baskı ve balatayı değiştirmen gerekir, bu masraf demek.

Benzin akıttığını nasıl anladın bilmiyorum da yağ akıtması yaygın bir problemdir.

Yağın sızacağı çok yer var otomobillerde. Mesela geri vites müşürü, mesela yağ tahliye kapağı eskidir az sıkılmıştır. Mesela şanzıman yağ kaçırıyordur, keçesinin değişmesi gerekir ki bu da masraf demek. Mesela yağ pompası da kaçırabilir. Yağ pompasının hortumu çatlamıştır o da kaçırır. En olmadı motor contası kaçırır o zaman motor üstünde yağlama olan bölgeleri görürsün ki bu da büyük bakım ve masraf demek motoru açmak gerekir.

Benzin kaçağı önden olmaz olursa tanktan olur, benzin pompasından arka koltuğun altını ıslatır zaten anlarsın benzin kokusundan. Buna pek ihtimal vermiyorum.

Senin o aracı en kısa zamanda düzgün bir servis veya tamirciye götürmen gerek.

Arkadaslar kusuruma bakmasin cebaplarina cok guldum :)))

Sorun debriyaj ust merkezinde. Ortalama masraf iscilik dahil 200-300 tl arasi.

Belirtiler, pedali ayakla kaldirip duzeltince gecici cozumu olan yarida kalma olayi, debriyaj pedalinin oradan yag sizintisi.

Hic geciktirmeden ustaniza gidin.

@evrenos gazi+1

Basima geldi oradan biliyorum. En son trafikde hic beklemedigim an da debriyaj pedali tabana yapismisti.

Ama bende yag sizintisi olmamisti.

Bates motel izliyorum bu aralar fena değil.
Netflix'e gerek yok bi kamyon site, torrent vs var zaten.

şuan beni saran, izlediklerim:

- outlander
- star trek discovery
- travelers
- marvel's the punisher

band of brothers.

mindhunterı tavsiye ederim ama şu an tek sezonu yayınlandı.

The following
Dark

Bosch
The Young Pope
Utopia
Gangland Undercover
Atlanta
Chance
Orphan Black

Orada doğmuş büyümüş olabilirler. Orada üni okumuş olabilirler. Alanlarında çok iyi olabilirler ya da cvleri çok doludur. Bunun gibi bir çok sebep olabilir iyi yerlerde çalışan Türkler için. Zaten çoğunluk hizmet sektörüne sıkışıp kalmış.

Gidenler beyaz yaka %90 yazılım sektörü.

Almanya'da İsveç'te Danimarka'da falan maaşlar inanılmaz yüksek, maaş beklentisi de çok yüksek oranın kendi vatandaşları arasında.

Firmalar da ara kıdem elemanlarını Türkiye gibi ülkelerin nitelikli çalışanlarını daha az maaşa anlaşarak karşılıyor böylece. Yani 4000-5000 euro istiyor mesela elin yeni mezun Danimarkalısı, bizim alanında başarılı deneyimli Türk'e aynı işi soruyorlar 3000'e yapar mısın? Adam el mahkum koşa koşa gidiyor.

Bir diğeri de Türkiye'de uluslararası firmada çalışanların zamanla başka Avrupa ülkelerinde aynı firma bünyesinde çalışması.

Türk çalıştırmak mantıklı bu firmalar için maaşlardan ve vize durumundan ötürü. Ericsson İsveç'te Türk mühendisi çalıştırıyor mesela, bu adam cüret edip de başka firma ile görüşemiyor İsveç'te. Deport olma riski var permanent permit çıkmadan evvel.

Elim Bulgar'ından rumeninden daha kaliteli eğitime sahip zaten bu adamlar. İngilizce biliyorlar, akademik kariyerleri var vs.

Etrafımdaki Türkler genelde böyle.

Yazılımcılar kolay gidiyor galiba. Uzak akrabamız yazılımcı genç bir çift daha yeni gitti mesela. Şirketin Türkiye ofisinde çalışıyorlardı öncesinde. Yani öyle işe başvurma, torpil vs olmadı.

Şu sıralar yazılımcıysan çok kolay.
Bırak Almanca'yı İngilizce'yi bile doğru dürüst konuşamadan gelip burada ilerletiyorlar dil becerilerini.
İşinde iyiyse burada tutunma fırsatı var hakkaten.

Bir arkadaşım (yazılımcı değil, wordü bile bilmiyordu) çalıştığı firma aracılığıyla gitti. Hani AB ülkelerinde istenilen kriterde bulamayınca AB dışından aranılıyor, çalışma izni göre çıkartılıyor falan diyorlar ya ben inanmıyorum. Arkadaşımın gittiği ülkede hali hazırda o ülkenin vatandaşı olan Türk arkadaşlarım var, çalıştığı firmada da vardı ama onu gönderdiler. Eğitim ve tecrübe olarak bile diğerlerinden daha düşük profildeydi. Şans herhalde.

Ek olarak

yazilimci cok kolay +1
polonyaya gelmek isteyen backend (.net ve java)/frontend (angular/react) cilere yardimci olabilirim.

Yazılımcılar tamam da networkculere ekmek yok mu

elbette networkculer icin de is var ama bu yazilim kadar degil. su anda calistiigim sirkete 2 network uzamani varken 10 yazilimci calisiyor. yazilim piyasasinda genisleme nedeniyle de calisanlar baska firmalara geciyor ve yer aciliyor. ama networkculer icin oyle degil, calisanlar genalde yillarca ayni is yerinde kaliyor. yazilimci icin bir diger avantaj ise is gorusmelerinde olcme ve degerlendirmenin kolay olmasi. ornegin network isinde teorik deneyim ve pratik deneyim birbirinden uzak olabiliyor, yani bir kisi teoride cok iyi olup pratikte zayif, yada pratikte iyi olup teoride zayif olabiliyor. bu da yurt disindan calisan getirecek firmalar icin bir risk oluyor, kimin iyi kimin kotu oldugunu ilk planda anlayamiyorlar. o nedenle genelde o ulkeden bilinmis firmalrda referansi olan networkculeri aliyorlar. ama yazilimda bu riske girebilyorlar, cunku isi bilen bir yazilimci birkac saatlik online interview, birkac saatlik pratik interview ile bir yazilimcinin iyi mi kotu mu oldugunu tespit edebilir, cunku yazilimda teori ve pratik diger islere nazaran birbiri ile ortusuyor. genelde torpil yok, herkes basvuruyor ya da turkiyede calistigi sirketin referansi ile gidiyor.

Bir diger onemli faktor ise calisma izni almak. o ulkede o is alaninda issizlik var ise calisma izni vermiyor devlet. ama ornegin almanyada yazilim, elektronik, elektrik, makina ve doktorluk alaninda cok isci acigi var ve calisma izni almak kolay oluyor. Bununla beraber network alaninda da is bulmak ve calisma izni almak cok da zor degil, o konuda da ihtiyac buyuk. Linkedin uzerinden is bulmak olasi.

IT sektöründeyim, uzun zaman yazılım geliştirme tarafında çalıştım.

Şu ana kadar başvuru yapmadığım halde Lüksemburg, Danimarka, Polonya (birkaç kurum), Letonya ve en son geçen hafta Belçika'dan iş görüşme önerileri geldi LinkedIn üzerinden. Öte taraftan bundan 2 yıl kadar önce ben Polonya'da bir kuruma başvuru yapmıştım ancak mülakatta elendim. Özellikle Polonya'ya epey Türk gidiyor. Polonya'da bir süre kaldım, orada ciddi açık var yazılım tarafında. Kendi mezunları da özellikle İngiltere'yi hedeflediğinden yabancılara yönelmişler. Kısacası kaçırdığın birşey yok, düzgün cv hazırlayan, İngilizce konuşabilen, makul bir seviye tecrübesi olan insanların gitme şansı son derece yüksek.

Bunun harici Microsoft, Siemens, ING Bank gibi yabancı sermaye firmaların İstanbul ofislerinden Avrupa ofislerine geçenler de çok oluyor. Bence bu yöntem üsttekinden daha da kolay.

Son seçenek de Avrupa'da yüksek lisans yapmak. Muhtemelen ülkesine göre değişmekle birlikte, çalışma hakkı da verdiklerinden birçok Türk Avrupa'da rahatça çalışabiliyor.

Avrupa'da ya da Kuzey Amerika'da master mesela? Torpil degildir hepsi ama, ilgili yerlerde tanıdıgının olması da büyük bir avantaj.

Türkiye'den bir tanıdıgızın alanda olması da avantaj. Söyleki, eyaletimdeki (alanımda) Türkiyeli calısanları ya tanıyorumdur ya tanıdıgını tanıyorumdur. En azından nokta atısı seklinde is ilanı yollarlar, katkıları olur hep.

Tavla, satranç, dama.

Gamyun gibi internet sitelerinden okey (oyun dört kişilik olsa da karşılıklı olarak masaya oturabiliyorsunuz, diğerleri başka kişiler oluyor), king, pişti vb.

Kutu oyunu olarak ise tabu, trivial pursuit, scrabble, make in break, yine bazen kağıt oyunları oynuyoruz. Tavla da var, şimdi aklıma geldi.

Son zamanlarda oynamasak da oyun kollarıyla mortal kombat, circus, super mario vb. eski bilindik oyunları bilgisayardan televizyon ekranına yansıtıp oynuyoruz.

kanasta

biz güres tutuyoruz.

Jenga

Mastermind +63848849

biz ara sıra trival pursuit oynuyoruz kartlardan sorular soruyoruz.

mortal combat x. stres atmak için birebir

Zamaninda PTT kargo ile Brezilya'ya gönderdim, 2 hafta sürdü (2defa) hicbir sorun yasamadim. Ordan da bana geldi ayni sekilde.

Ptt'nin sigortalı, iadeli, taahhütlü, takip edilebilir posta şekli ile göndereceksiniz. Yaklaşık 14-30 tl arası tutar. Kaybolmaz, takip edilebilir zaten. Postnord iyi çalışan bir kurum çok sürmez maksimum 10 iş gününde gelir.

"Elektronik devre elemanı denetleyici" den kastın amper volt metre ve kapasitemetre ise ben şimdiye kadar hiç görmedim. Alayı Çin malıydı.

Servo motor türk malı bulursun ama ufak ölçekte olacağını zannetmiyorum. Yani diy robot vs projeleri için el mahkum çin malına.

yani demek istediğim elektronik elemanlar; fet, diyot, entegre vs.
yani bir sanayide kullanılmak üzere bir makine üretmek için bütün elemanları türkiye'den temin edebiliyor muyuz?
yerli plc deniyor, içindeki elemanlar %90 yabancıdır.
yerli robot deniyor, motorları bilmem nerelerden gelmiştir.

yerli plc gmt var, servosu da var da bilmiyorum turk mu muhtemelen baska bir yere yaptiriliyodur.

makina uretiminde servolarin ve kontrolorun markasi vb onemli, kimi fabrika misal siemens vb harici makinayi sokmaz, turkiyede bir kac marka haric cok tutulmaz. arastirsan yuzlerce servo & kontrolor ureticisi bulursun.

robot ureticilerinden de staubli haric servolari kendileri gelistirmiyorlar diye biliyorum, belki bi de fanuc

hayır benim kastım staubli'nin kendi motorlarını üretmesi değil.
yerli üretim motorları kullanıp kullanmaması.
yani atıyorum mitsubishi robot üretiyor, japonya'da üretilen denetleyiciyi, japonya'da üretilen motoru kullanarak japonya'da robotu üretiyor.

ben geçenlerde yerli plc ürettiğini söyleyen birilerinin internet sitesinde siemens logosu gördüm mesela. resmen lakaytlık.

halbuki yerli motora, yerli plc'ye falan deli gibi ihtiyaç var, ülke kocaman bir pazar. iyi yapıldığında çok kar getirecek bir iş ama örneğin denetleyici üretmek de kolay değil. yarıiletken tecrübesi gerek, nanoteknolojiyle içli dışlı olmak gerek. onlar da malum ama üretmediğin şeye yerli damgası vurmak... çok büyük ayıp.

yerli komponent üreticisi yok. yıllar önce sanayi tipi kond. ve bazı yük dirençlerini üreten firmalar vardı. yarıiletken üretimi ise sadece akademik araştırma seviyesinde.

İngilizce altyazılı ingilizce diziler. Nispeten gündelik dilde sit-com tarzı kısalardan daha komplike dizilere geçiş, polisiye gibi geniş hikaye kurgulu.
Sonra poscastler olur.
Kitapta da anadil gibi anlamayı beklemeden okuyacaksınız. Misal Harry Potter okumuş muydunuz? Alın ingilizcelerini okuyun. Anlamadığınız kelimeye bakmayın. Hikaye gitsin yeter. Zamanla oluyor. Yavaş yavaş cümle içinde çıkıyor sözcükler.
Benzer süreçler sonucu bu şekilde ilerletmiştim ben lisedeyken, özellikle kitap özelinde. hazırlığı geçip 4 sene sözel bölüm okudum bu İngilizceyle sürekli makale makale formatında. Diziler de konuşmama yardımcı oldu diyebilirim.

Vaktiniz sınırlıysa dolingoyu tavsiye ederim belli bir seviyeye kadar çok yardımcı oluyor.

Maruz kal dile.

Listening gelişsin istiyorsan dinleyeceksin bol bol İngilizce'yi. Önce basit şeyler dinleyeceksin, çocuk programları bile olur. Sonra Ted konuşmaları vs. En sonunda da İrlandalı köylü aksanına kadar gidecek bu.

Türkçe'yi azaltacaksın yoksa ilerlemez, İngilizce çalıştıktan sonra Teoman dinlersen bir anlamı kalmaz.

Annemi aradığım gün İsveççe'yi unutuyorum ben çünkü öğrneme sürecindeyim.

Yukarıda yazan arkadaşın dediği gibi kitabı bütün olarak okumak da önemli. En azından bölümleri durmadan okuyup, kalan kelimelere gözatabilirsin.

Her zaman verdigim oneri: reddit. Gidip ilgini ceken seylere yorum yap, insanlarla konus, videolari izle, yazilanlari oku. Yazilanlari anladiktan sonra dinleme de daha rahat gelmeye baslar. Pasif dinleme ve okumayla olmuyor ne yazik ki, ortama girmek lazim.

Gramer ogrenmeyi dil ogrenmek saniyor insanlar.

Turkiye'de pre-intermediate olanlar da kendini C1 saniyor ona cok guluyorum.

Burada oyle sacma yanitlar geliyor ki kahkaha atiyorum bazen.

konuşma pratiği yapamadığımdan öğrenemiyorum.

Yabancı dili İngilizce olarak düşünürsek en büyük sebebi AB üyesi olmamamız. Elin Almanı bir yaz Fransa'ya gider, öbür kış İngiltere'ye gider, turist olarak yabancı dilin nasıl bir şey olduğuna tanık olur. Eğitimleri iyidir. Her zaman çevresinde konuşabileceği birileri olur. Türkiye'nin çevresi de bu işe uygun değil. Arapça desen pis Araplar diyeni de bulursun, Yunanca desen gavur Yunanlılar diyeni de bulursun. Toplumlar arası sağlıklı bir iletişim olmadıktan sonra o toplumun dilini öğrenmek mümkün olmaz. Eğitim zaten berbat. Çocuklara 12 yıllık eğitimde Türkçe bilgisi bile verilemiyor. Sistem baştan çarpık. Ben öğrenemiyor değilim ama eğitim materyallerinin eksikliğini hissediyorum. Devletlerin kendi dillerini başkalarına öğretmek için uzman kadrosu oluşturup materyal üretmeleri gerekiyor.

Benim bir problemim yok Türkçe'den ayrı 3 dili konuşabiliyorum.
Problemi olanlar için genel tespitim ise Türkiye'de yabancı dile maruz kalmadan yaşamanın çok kolay olması.

Yurtdışı tatil seyahat kültürü yok, bütün Tv programları Türkçe, hemen her kitabın Türkçe çevirisi var, hiç yabancı dil öğrenmeden üniversite bitirmek bile mümkün.

Bir Estonyalı, Norveçli ne bileyim Yunan falan için içerik kısıtlı, sike sike öğrenmek zorundasın bizde rahatlık var fazlaca bu konuda. Çünkü nüfusumuz yüksek, merakımız düşük. Şimdi bir filmi altyazılı yayınla Kanal D'de kimse izlemez. Çoğu ufak ülkede dublaj bile yok altyazılı izleye izleye çocukluktan yerleşiyor İngilizce.

Ha mesela Fransızlar, Almanlar için de bu sorun var ama adamların eğitim sistemi iyi ve seyahat kültürleri var, o nedenle daha fazla yabancı dil öğrenme eğilimi var. Bizde bu da yok.

öğrenmek ZORUNDA olmak. zorunda bırakıldığım şeyleri yapmaktan nefret ediyorum. nefret edilerek herhangi bir şey öğrenilemiyor haliyle.
her şeye dili şart koşmaları.
12 yıldan fazla eğitim görüp herhangi bir aşama kaydedememek. Benim dil öğrenebileceğime dair bir inancım yok misal. Ayrıca iyi bir öğretici de yok. Anca hazırlık sınıfı okuyacaksın ki o da bana nasip olmadı.

dilini ogrenmeye calistigin kulture acik olmamak en buyuk sorun. yabanci dil ogrenmek baya komplike bir is ve o dilin kulturune merakli olmadikca, ozumsemeye calismadikca, surekli "a bu ne sacma sey" diye yaklastikca dil ogrenemezsiniz. aksam eve donup acun izleyen biri veya metrobuste kulaginda turku dinleyen biri kolay kolay baska dil ogrenemez. o dile ait urunleri tuketmeye acik olmaniz gerek. genel olarak toplumumuzda disa kapalililik var. cnbce gibi bir kanal bile tutmadi kapandi. sinemalarda %90 turk filmi oynuyor, vs.

yukarida da yazildigi gibi turkler cok az seyahat ediyor, onun da etkisi var.

internet, tek sorunları internet.
"empati" sözcüğünün varlığından haberi olmayan binlerce insan var.

ve ellerinde herşeye ulaşabilecekleri bir kaynak, fakat o kaynakta kendilerinden başarılı insanları eleştirebilecekleri bir güç.

neden zorlasınlar kendilerini?
hedef göstermek çok kolay.

Bunun nedenini ben de merak ediyorum. Özellikle de kişilerin dış görünüşleriyle yerden yere vurulmaları filan çok acımasız ve kırıcı geliyor. Belki onların karşısına da başka türlüsü çıkmamıştır bilemiyorum.

@anumegha
dış görünüşleri ile dalga geçen insanların çok net olarak aile terbiyesi almadıklarını söyleyebiliriz.

bu tip şeyler çocukluktan itibaren insanlara aşılanması gerekiyor çünkü.
sınıfta zayıf şişman gözlüklü çirkin güzel insanların normal bir birey olduklarını ailenin çok iyi anlatması gerekiyor.

ama bir örnek verirken bile mesela: o şişman çocuk mu diye soruyorsa bir ebeveyn, doğal olarak insanlarda dış görünüşe göre yargılamayı getiriyor.

bunun da pek bir çözümü yok, ilkokul öğretmenimin bir sözü gelir böyle durumlarda aklıma;

çok param var diye sevinme bir kıvılcım,
güzelim diye böbürlenme bir sivilce yeter diye.

adam nasıl eğitmiş bizi be.

Aynı duyuruyu açmak geçmişti aklımdan. Yani biri bir hata yapsın da leş karası gibi üstüne üşüşelim diye bekliyor millet. En çok ben biliyorum, en zeki benim. İyi tamam sensin. :)

Evet! :p

Kendini açıklıyor durum.

Yapıcı olmak zordur. Yıkıcı olmak kolay.

Bir kumsalda;
Kumdan kale mi yapmak daha zordur?(yaratıcılık)
Kumdan kaleyi yıkmak mı daha zordur?(yıkıcılık, linç kültürü)
Kumdan kaleyi rüzgara, dalgalara karşı korumak mı?(yapıcı eleştiri, savunma, adil kritik)

Çünkü insan günlük hayatta ne kadar iyi olursa olsun içinde kötülük var. Kötülük fırsatını bulduğu an yapıyor. Kötülük yapma fırsatı varken yapmıyorsak iyi insan olabiliriz. İnternette anonim olarak birine hakaret edince başına bir şey gelmeyeceğini biliyor o yüzden çekinmiyor. Dışarıda mükemmel insan ve baba olan adam evinde eşini ve çocuğunu dövüyorsa bu sebeptendir uygun ortam meselesi. Neyse uzattım bayağı bu arada ben iyiyim diğerleri kötü demiyorum ben de aynı şekilde yıkıcı davranıyorum çoğu zaman malesef.

Çünkü yıkıcı olmak ilgi çekiyor.

+ Kendi özel hayatında mutsuz olan insan, bunu sanalda da gösteriyor

çünkü yıkıcı olmak daha kolay hepsi bu.

acil doktoru uzman değil mi?

kardesim su an zorunlu hizmetini bir acilde yapiyor. 7 bin lira civari.

acil uzmanlari ise 10 bin ustu.

Çok fazla tabii ya, acil doktorlarına en az 20 bin fişeklemek lazım ama nerede, manyak yoğunlar.

acil tıp uzmanı da varmış yani, bilmiyordum. pratisyenleri acile yazarlar diye kalmış aklımda.

Pratisyen olarak saati 40-45 tl kazanıyoruz

/Uzman pratisyen

Başka ek geliri yoksa işinin senin kazandığını Avrupa'da garsonlar, tezgahtarlar kazanıyor. Çok az değil mi?

@bos gezenin bos ustasi nöbet sayısını arttırıyoruz işte 10 nöbet 24 saatten 10 x 24 saat bir pratisyen çalışır

Özel hastaneyi bilmiyorum ama devlette çalışan bir arkadaşım poliklinik ve acil toplam 8-9 bin lira kazanıyordu ayda.

Özelde durum nedir bilmiyorum ama İstanbul'da bir devlette 9bin civarı alıyor yeni başlayan asistan bir arkadaş.

yeni yapılan hastanelerde çalışan pratisyen arkadaşlar döner kesiminden dolayı 5.5-6 alıyorlar
bkz sancaktepe, bkz tuzla

Evet. Gayet mutlu ve umutluyum.

Hayır, hiçbirini hissetmiyorum. Ömrüm boyunca da hissedebileceğimi düşünmüyorum. Övünç olarak söylemiyorum ama özgür değilim çünkü hep çevremi mutlu etmeye, kırmamaya, hep gönüllerini hoş tutmaya çalışıyorum. Bu bir noktadan sonra yük olmaya başlıyor, kendi hayatını kaçırıyorsun. Üstelik bu yaptıklarının da karşılığını göremeyince tüm motivasyonu yitiriyorsun. Parasız olmak da özgürlüğümü kısıtlayan, dört duvar arasında günümü geçirmeme sebep olan bir şey.


Yeterli değilim hiçbir konuda. Tutunacağım bir dalım, yeteneğim yok. "Şu konuda insanlığa katkım var." diyemiyorum. Bomboş biriyim.

Özgüven değişken bir şey bende; milletin utandığı şeyde hiç utanmam ama en gerekli anlarda ise kabuğuma çekiliyor, pasif pasif izliyorum olan biteni.

Genel olarak bu şekilde öleceğimi düşünüyorum.

Tam fenomenolijik hissedicem bi gülme geliyor. Diyorum ki olm kendine gel manyak mısın. Öz güvenim var ama. Yerine göre özgürüm de.

Fenomolojik = Kendine özgü, nevi şahsına münhasır.

Uf son derece. Son 1 yildir, her gun daha da artiyor bu.

Yani fenomoloji kavramı bu şekilde sıfatlaştırılabilir gibi geldi bana ama yanlış düşünmüş de olabilirim tabii. Agrasyonun çok çekici.

Yoo, hissetmiyorum. Hiç hissetmedim ama bunları da engel olarak düşünmedim. Özgür, yetenekli, vb. isem veya değilsem ne yapayım, kendimi mi keseyim. Ne yapacaksam yine onu yapıyorum, olduğu kadar. Tabii, sıfır yetenekle piyanist olmaya uğraşmadım. Oluyorsa oluyor, olmuyorsa çok güzel yere çakılıyorum. En fazla bunalıma girerim, arayışa girerim bir süre; o da olumluü. Başarısızlıktan ziyade eneğin yok sayılması rahatsız eder beni. Özgüven, mözgüven, fenomen, vb bana tırı vırı geliyor; çok da etkileyici faktörlermiş gbi gelmiyor. Neticeye bakmıyorum, Hatice’ye bakıyorum. Hatice neticeden daha önemli bence.

yeterince yeterli ve özgür hissetmiyorum fakat hissedebileceğim duruma gelmek için çaba gösteriyorum muhtemelen birkaç yıl içerisinde bu sorunun cevabı kısmi evetten tamamen evete dönecek benim için.

özgüven? hmm. şöyle böyle. kötü değil.
özgür? nalaka.
yeterli? ııı-ıhh.
fenomenonololo?? ilk kez duydum ama kendine özgü demek ise yes, ben oyum bebeğim.
:)

Ben hissediyorum hem de hepsini, elbette yer yer olaylar karşısında mutlaka sorguladığım düşüşlerim oluyor ama öyle günler aylar vermedim üzerine.

Özgür hissediyorum çünkü düşündüğüm şeyi kim ne der düşünür korkusu taşımadan söyleyebiliyorum, benim kırgınlığım üzerine saniye harcamayarak hareket etme özgürlüğüne sahip bi insan karşısında ben de onu kendi özgürlüğümle tanıştırıyorum, eh kaldırabiliyorsa ne ala ama ağlayacaklarsa oynamayalım :).

Yeterlilik ise şöyle elbette bir çok eksiğim var ama kapasitesine sahip olduğumu bilmek, gereklilik halinde o donanımı da edinirim diye bakmamı sağlıyor olaylara. bu yüzden hiç bi konu karşısında ben de bu var mı sorusunu bile sormadan bunu bilmiyorum ama atla deve değildir yapılır diye yaklaşıyorum.

Özgüven konusunda ise ilk başta bahsettiğim yer yer düşüşler var ya işte onlar elbet oluyor şuram şöyle mi olsaydı buram böyle mi dursaydı skjnk kendime herkesden daha acımasız davranırım bu konularda ama o kadar bunun altından çok istiyorsan öyle olmasını yap o zamanlarla, karar alışlarla ve en çokta beni ben yapan şeylerin ne kadar önemli olduklarını hatırlatmakla sıyrılıyorum. Sanırım özgüvenimi en çok destekleyen şey şahsına münhasır olduğuma inanmak ki ben herkesin öyle olduğuna inanırım. Herkes herkesle güler ama benle başka güler diye bakarım şunu o da yapar ama ben de bi başka yaparım diye bakarım. Çok egoist bi yaklaşım gibi durucak belki yalnızca okunduğu için ama o çiğlikte değil . bu benim yalnızca kendime olan yaklaşımım kimseye ben var yaa ne anasının gözüyümdür diye anlatmıyorum tabi :D bunu insanın yalnızca hissetmesi bile karşı tarafa bi şey söylemeye kalmadan geçer diye düşünmüşümdür ki bunun geri dönüşlerini de hep aldım.

arada böyle gücünü ve kim olduğunu unutabiliyor insan, eminim düştüğünden daha iyi kalkıcaksındır ki düşmelerin tek iyi yanı da bu sanırım ,sen sadece senden bi tane daha yok onu hiçbir şeyin unutturmasına izin verme gerisi çorap söküğü gibi gelir zaten.

Hiç kimse özgür olamaz. Özgürlük ulaşması modern hayatta imkansız olan bir ütopyadır, bunu geçelim. Dağdaki keçiler bizden daha özgür.

Yeterli: Değilim. Ben oldum demek büyük yanlışlık. Gelişime kapanmak demek. Genelde çocuğu olan insanlarda görülen bir yanılsama.

Özgüven sahibi: Evet ama hayır. Diz 1000 tane sapı samanı önüme Tyler Durden gibi rol keserim özgüvenden. Ama üçer dörder dil bilen, kapısından geçemeyeceğim kolejleri bitirmiş, yıllık bütçesi Türkiye'nin tamamının ekonomisinden büyük üniversitelerde ders veren bir adamın karşısında özgüven falan kalmaz, fındık formuna dönüşür içime kaçarım yalan yok.

Fenomenolijik olarak bize gelmez zati.

fenomenolijik nedir?

farenjit gibi bir sey. hissediyorum.

dizi-film için ek olarak ayrı bir yöntem yok. dilini geliştireceksin genel anlamda.

voscreen uygulaması yardımcı olur belki.

bir de izlemeye devam edin sürekli. bir süre sonra farkına bile varmadan çoğu şeyi anlamış olacaksınız.

İzleyip bitirdikten sonra mesela 40dk lık bir diziyi. Aklında kalan anlamadığın kısımları google'la. Olayın akışına göre zaten anlarsın çoğu şeyi. Anlamadıklarını da bu şekilde anlar pekiştirirsin. Devam et yaptığın şeye, altyazı kullanmamaya çalış.

asyayı kontrol ettiniz mi? hongkong isviçreden daha ucuzdr diye düşünüyorum.

yok sadece avrupaya gidebiliyorum. o yuzden kapsam disi asya.

iPhoneX'i yurt dışından değil Avrupa'dan ucuza satıyorlar anladığım kadarıyla. Avrupa'da zaten ucuz değil Apple ürünleri en ucuz ABD'de.

ABD'den gelen birini bulmuşlardır, hatta o kişi KDV'si sıfır olan bir eyaletten, öğrenci indirimiyle vb almıştır. Üstüne kar konsa bile Avrupa'dan ucuza gelir bu şekilde.

hocam euro tek başına yeterli değil mi? Avrupa'da ortalama 1400 dolar civarı iPhone x, ABD'de 1000 dolar, vergi falan 1100 de hadi. yine uygun. ucuza satanlar da muhtemelen bu 1000 dolar civarına mal etmişlerdir zaten.

Avrupa'da genellikle %20 dolaylarında vergi var. Avrupa'da ne ucuz ki? Amerika'dan, Dubai'den, Tayland'dan bakarsan ucuzdur.

operatörüyle sözleşmesini yenileyen insanlar operatörden hak kazandıkları telefonları hiç kullanmadan piyasa fiyatının altında satabiliyorlar. yurtdışında yaşadığım süreçte çok defalar bu şekilde telefon aldım ve hepsi için türkiyeye getirip sattığım fiyat amerika satış fiyatının bile altındaydı. yani mümkün. tedarik ağı zaten apple store değil adamın. o yüzden de öyle karşılaştırmamak lazım.

iPad şarjından bahsediyorsanız resmi sitede herhangi bir sorun olmayacağını yazmışlar.

verir. (cihaz degil, hizli sarj proseduru bataryanin nihai kullanim omrunu ((cycle)) kisaltir)

hem telefon hem sarj aleti destekliyorsa kullanilir.

Vermez, daha doğrusu hızlı şarj kabul eden işlemciler genellikle %80'den sonra yavaşlıyor. Bazı android cihazlar yüksek amperli adaptörle geliyor hatta.

Ihlamurdere'de bir atık kutusu var, pil, ilaç vs ayrı ayrı yerleri var. Oraya atılabilir belki. Tam yerini haritada göstereceğim editleyip.

goo.gl Şurada gözüken çöp kutularının yerinde şu an.

Duyarlılığın için teşekkür ediyorum sana dostum. Umarım Türkiye'de de vardır öyle geridönüşüm kutuları.

freecycle ile ver
uydunet alacak biri kullanır
letgo dan ver

Belediyenin toplama merkezi varsa oraya bırakabilirsin. Belki de belediyenin içinde böyle bir kutu vardır.

sikik 2. el piyasasını göz önünde bulundurunca fiyatına göre çok iyi bi araç, ama bilen bi yere göstermek lazım. sonuçta 25 yaşında araba, ciddi masraf çıkaracak bir soruna gebe olabilir.

Abi o 200k kismina pek inanma ama almakla birsey kaybetmezsin.her aaman o parayi eder oldu motoru sanzimani yedin,hurda tesvigi vergiler dahil 11.800 lira,goturur bi bayiye verirsin.en kotu8-9 gecer eline.

Sahin doğan alana kadar daha iyidir.

Bu fiyatlara araç alırken bi 5000 de kenarda bulundurun.

Bir de 92'si sanırım karbüratörlü ve sohc motor oluyor bunların. Aslında daha çok yakar ama daha basittir kolay arıza çıkartmaz.

Yine de alırken iyi bakın, kompresyon testi, lpg sabah çalışma olayı, amortisör arızası, baskı balata vs masraflı olur.

Bir de Mazdaların rölanti sorunu var 98 lantis'im vardı, rölanti ve akü boşaltma sorunları yaşamıştım.

92 hangi kasası tam bilmiyorum ama kedi gözü olanlarının parçası piyasada çok. Motoru gidişi falan da idare eder.

Önermem. Eski aracın derdi bitmez gerçekten. Yolda bırakır, araba var diye güvenirsin işin aksar, pişman olursun. Soğuk havada marş basmaz, elektronik aksam çürümüştür, bulması tamir etmesi çok uğraştırır. Alma.

Hadi arıza yapma ihtimalini geçtim, yaparsa uğraşırım zevk bile alırım diyebilirsiniz. Peki yedek parça lazım olunca ne yapacaksınız?

3 yasimdan beri hayallerimi susleyen araba. O zamanlar goz kirpan araba diyordum bunlara. Neyse 99da enistem aldi bu arabayi sorunluydu. Bir iki sene once komsu aldi. Ayda bir kapinin onunce kaputu acmis birseyler yaparken goruyorum adami. Riskli bo hamle olarak goruyorum.

Aliexpress'ten ekran alınır, telefoncuya gidilir, değiştirtilir.

N11’den uygun fiyatlı ekran alınır, youtube’dan Pür dikkat bakarak ilgili Videolar izlenir ve fıtı fıtı evde yapılır.

Çok fazla basit gibi anlattım. O kadar çok basit de değil ama zor da değil. Adım adım ayrıntılarıyla görüyorsun, aynısını yapıyorsun sen de. Nazik hareket etmeye dikkat etmek gerek.

yani hevesliysen bir sey diyemem ama asiri over-priced bir araba E-46'lar. Modeline gore fiyati cok yuksek. 2000 model arabaya 45-50bin korkunc rakamlar. Turkiye'de hastasi cok oldugu icin anlamsiz fiyatlara satiliyor. Avrupa'da bes para vermez kimse buna.
Bir de bunun gibi cok tutulan arabalarin 2. elde riski biraz daha fazla. Iki farkli hasarli saseyi ortadan kesip birinin kupasini digerinin arkasina kaynatarak yeni sase cikarip toplayip satan bile var.
Bir de genelde bos adamlarin kullandigi bir araba:) Sozum meclisten disari.

Biliyorum hocam bir süre ingiltere de yaşadım malesef ülkemizde ikinci el araç piyasası inanılmaz yüksek herkes arabasını altın sanıyor, efsane kasa, muayer araç bilmem ne diye şişirdikçe şişirmişler. Yine de e46 sınıfındaki en iyi otomobildi bence o dönem. Şu an aynı segmentte alacağım yeni bir araç 200binden aşağı olmayacak malesef. O sebeple e46'da karar kılmıştım.

Temiz bulmak zor. Bulursan dizeli alınır. Bildiğim kronik sorunu yok.

F30 bakımını 700-900 aralığında yaptırıyorum. Bu da 300-400 anca olur düzgün yerde.

Kullanan kitle bence de biraz şey.

İnsanların bakışı değişecektir.

Direkt model soyleyemeyecegim ama o foyatlara ayni konforda 6-7 yas daha genc arac alabilirsin baska markalardan. Ama dedigim gibi, ozellikle E-46 seviyorsundur hosuna gidiyordur ona bir sey diyemem. Ben de begeniyorum sahsen.

Kullanan kitlenin biraz apaçi olduğunun farkındayım ama napayım çocukluk hayalimi gerçekleştirmek istiyorum :) Bütçem olsa hiç düşünmeden f30 alırdım fakat e46 eski olmasına rağmen e90dan çok daha güzel geliyor bana

Kaporta olarak da temizini bulursan çok çok güzel bir araç. Ben de hastayım yıllardır.

Düzgün, oynanmamış bi e46 her türlü klastır. Diğerleri malum zaten.

Smg şanzımandan uzak dur. Sana tavsiyem temiz bir 170'lik 3.20 bulup(stock yay, stock jant lastik, sedan, m paket olmayan düz orta üst insan aracı halinde olanlar) lpg ile kullanman olur.

bende e90 kasa 320i arıyorum. 90bini gözden çıkardım 2009 2010 kasa 8 yaşında arabaya. bmw nazlı arabadır. sıkıntısı çok olur hassas kullanacan. arkadaşımda e46 kasa 320d var. 10 bin harcadı. motor mazot pompası boya masrafı. yıkık çok araç var. lpgli öneririm.

Alirsan eger yorumlarini alirim:)

Temizini bulsan bile can sıkar. Kronik sorunları internette dolu bakabilirsin. Üstesinden gelirim, tam bir sanayi çocuğuyum diyorsan al gitsin.

Vallahi epeydir bakınıyorum daha yeni bir tane buldum kilometresi yüksek.
Sahibindenden 530294132 koduyla bir bakabilirsiniz. Sahibinin dediğine göre değişeni yokmuş. Çok da hoşuma gitti aslında ama aldıktan 1ay sonra 10bin tl masraf çıkartır mı ne olur güvenmek çok zor.

cok riskli. bmw'nin kronik sorunu yoktur diyen bence pek bmw ile hasir nesir olmamistir.
sogutma sistemleri (radyator, su pompasi, borular, genlesme kabi, vb) genel olarak sikintili. sanziman, arka difransiyel yaginin falan zamaninda degistirilmis olmasi lazim. uzun sureli sahibinden almak ve butun bakim faturalarini istemek lazim eger boyle bir i$e kalkisacaksan.
bmwler kullanimi zevkli ama nazik arabalar, elinin devamli ustunde olmasi lazim...

Arkadaşlar hepinize teşekkür ederim. Geçen süreler içinde merak edersiniz diye dönüş yapmak istedim. Çok temiz bir 3.30 bulup aldım smg şanzımanlı. Araçta herhangi bir kusur çıkmadı eski sahibi bakımları yaptırdığı herşeyin faturalarına dahil saklamış ve beni araç hakkında bilgilendirdi bu konuda gerçekten herkese nasip olmayacak bir şansa sahip oldum.
Fakat üzülerek söylüyorum ki aracı üzerime aldığım ilk günün gecesinde alkolden dolayı ehliyetimi kaybettim :) trajikomik bir gün geçirdikten sonra söylemek isterim ki e46 almayın :D

şehirde süreceksen dağ bisikleti alma diyeceğim de o bütçeyle zor. ikisi arasından decathlon daha iyi, kadrosu alüminyum. çelik olanlardan uzak dur. ben de 2 sene falan sürdüm benzer bir modeli. iş görür.

Şehir bisikleti al dostum. Göbekten vitesli(shimano nexus 3), yaylı seleli, lady şasili bir bisiklet alırsan konforlu olur senin için.

dağ bisikleti alma +1 o lastikler düz yolda (ki hafif sürüş diyorsun, toprağa girmeyeceğini varsayıyorum) çok fazla enerjini emecek.

28 jant hibrit/şehir klasmanında bi bisiklet al bence.

o fiyat aralığında çok bi seçeneğin yok ama 2. elde shimano altus donanımlı bişey bulursan düşünebilirsin bence. sram muadili de olabilir.

@sadakatsiz nerden alinmali peki peynirciden alsak olur mu?

pizza, makarna yapacaksan al yoksa çöp.

etrafta migros, macro, metro, carrefour varsa oralardan bak. bimdekinin menşei italya diyor ama pek bilemedim.

Eğer toz halinde falansa al kalıp şeklindeyse hiiiç bulaşam, zaten bim ürünü parmesan pek iyi olmaz.

O peynir öyle dilimlenip yenmez. Az miktar alırsın rendelersin çok ince ve keskin bir rendede pizzaya makarnaya topping olur.

üzerinde dop sertifikası varsa rahatlıkla alabilirsin

migrostan ya da macrocenterdan da alabilirsin. çoğu zaman kampanya oluyor ithal peynirlerde 1 alana 1 bedava kampanyası. ben o zamanlar alıp stokluyorum. normalde yanlış hatırlamıyorsam 250 gr'lık parmesan 40 liraysa, kampanyayla 20ye geliyor işte 2 tane alınca.

makarnaya, salataya kullanıyorum. çok güzeldir.

www.bim.com.tr

bu arada penir buymuş baktım şimdi. türkiyede üretiliyor muhtemelen. berbattır kesin alma bence.

grana padano parmesandan farklı bir peynir aslında

yabancı yemek programlarında toz olanını önermiyorlardı. alın, kendiniz rendeleyin diyorlardı.
Metro marketlerde, MacroCenter ve Migroslarda bulursun.

Al fettuccine alfredo yaparsın.

ben de şarabın yanında gelen peynir tabağındaki tadı bulamadım hiçbir yerde. abi onlar nerden alıyorsa biz de oralardan alalım bi deyiverin bilenler...

italya'da bile bu kadar ucuz değil. almayın.

macrocenter'a baktım da toz olanının 100 gramı 21 lira.
parmesan aromalı süt ürünü olabilir o.

acer? şaka yaptım ha, gidip acer macer alınmaz, en bktan marka acer ile casper.

Asus'a dandik diyen bilgisayardan anlamıyordur. Asus ya da Dell al geç. MSI de iyidir.

Paranız varsa apple daha kısıtlıysa kesin asus.

para varsa;
mac os -apple
windows -dell

para kisitliysa
asus
msi

diss+1
6 yıldır dell kullanıyorum. bugün bozulsa yarın gidip yine dell alırım. çok memnunum. dell olmazsa asus alırım.

Asus'a laf söyleyene laf söylemeye geldim.

Bütçe 5-5,5

Dell gtx 1060lı olan 7577 yi alıyorum o zaman?

hp’nin Ortalama bir ürünü var bende. Bugüne kaç hiç ısınmadı. 2 yıllık ve çılgın gibi oyun oynuyorum.

O kadar bütçen varsa Monster al ekmeğine bak :)

Monster Notebook

Benim dizüstü bilgisayar Lenovo ve geçtiğimiz ay 7 yaşına girdi. Çocuğum olsa okula gidiyor olurdu şu an. Hala taş gibi, dandik diyenin alnını karışlarım.

Bundan önceki bilgisayarım da Asus’tu onu da yaklaşık 7-8 yıl kullanmıştım.

Asusa laf söyleyenlere yeterince laf söylenmiş ben onun yanında Lenovoya laf söyleyenlere laf söylemeye geldim ThinkPade laf söyleyenler çok ayıp ediyorlar.

Bir asus kullanıcısı olarak asusu tavsiye ediyorum. fiyat kalite konusunda gayet iyi aletler satıyorlar. Kafanda özellikleri belirlediysen epey.com dan arama yapabilirsin. Laptop alacağım zaman kullanmıştım ve bayağı memnun kalmıştım. Sitelere tek tek bakmaya gerek kalmıyor. Son tavsiye olarak performansı yüksek bir laptop almak istiyorsan U kodlu işlemcili aletlerden uzak durmanı tavsiye ederim. Güç tasarrufu sağlıyor ama performans 6 7 sene önceki masaüstü bilgisayarlar ayarında ne yazık ki. Aynı durum U dışındaki birkaç kod için de geçerli. Karar vermeden önce mutlaka cpu benchmark sitelerine bak ve oradan da kıyaslama yap.

Sony Vaio nalları dikmese sony derdim, saydıkların arasında kesinlikle Dell diyorum.

Hem laptop pazarında kendini kanıtlamış bir marka hem de servis desteği çok iyi.

markadan ziyade modellere odaklanmak lazım. bazen bazı model/serilerde kronik hatalar olabiliyor.

yıllarca dell ve lenovo kullandım. sorun çıkarmadı hiç. 8 yıllık toshiba var hala canavar.

Asus +1

ben param olsa da apple'ı tercih etmem bende macbook air var ama hediye geldi diye kullanıyorum.
para varsa dell daha az varsa asus'a yönelirim. yine monster vb markalar tercih meselesi.

Lenovoya laf söyleyenlere laf söylenmiş ama ben de Lenovoya laf söyleyenlere laf söylemeye geldim.

asus +1
monster +1000

Ben de bir toshiba var taş gibi. 6 yıldır kullanıyorum. Toshibacılar burda mı :)

istanbul'da yaşıyorsan, seçenekler arasında olmasa da bende monster derim. Kişiselleştirmek daha kolay tam istediğini yaratabiliyorsun.

Kullanıyorum 2 senedir, hem çok memnunum hem de servisi çok iyi. Düzenli aralıklarla götürürüm bakımını falan yaparlar hep ücretsiz.

dell de asus da modeline gore tas gibi geliyor.

almisken macbook al. omurluk kullanirsin 10 yil gideri var. ne guncellemesi ne virusu hicbisi ile ugrasmiyorsun.

Asus’un yüksek performanslı bir modelini kullanıyorum iki senedir. Nitekim taş gibi de performans veriyor, hiç yarı yolda bırakmadı. Fakat o meşhur menteşe problemi beni de vurdu. Ayrıca korkunç bir coil whine sorunu var. Makale okurken çıkan sesler dikkatimi çok dağıtıyor. Model de ux303u. Belki kronik sorunlardır, bilemiyorum. Cihaz şu an serviste.

Hp ısınıyor diyenle, protein tozu şişiriyor diyen aynı kafa. Ucuz, donanımı yüksek, kasası dandik hp alıp ısınıyor diyenler neden HP'nin alüminyum kasalı pahalı modellerine hiç bakmıyor?

Her markanın vardır ısınan modeli ararsan.

her markamanın iyi serileri var
lenovo thinkpad
dell xps
hp probook veya elitebook serileri standart makinalara göre daha sağlamdır.

asus donanım üreticisdir. hangi adam diyorsa onunla bir daha bilişim konuşma.
ha asus türkiye servisi çok kötü ve kazıktır. lenovo çok başarılı servis anlamında (kendi tecrüebelerime göre) dell de iyidir. dell pahalıdır ama genelde. asus, dell lenovo sıralaması uygun. lenovo'ya kötü diyene de bye diye el salla. sonuçta ibm know how ile başlamış bir şirket. eski tüm ibm kurumsal müşterileri şu an lenovonun.

eylül 2010'da aldığım toshiba hala canavar. hdd'yi çıkardım, ssd taktım, canavar gibi kullanıyorum.

eşime işyerinden 3-4 yıl önce verdikleri fujitsu'yu geri alıp yeni asus verdiler, benim 2010 modelden daha yavaş. ssd yok hdd var. ve niye bilmiyorum, sıfır bilgisayarın o hdd tıkırdaması hiç ama hiç durmuyor. kullanılmazken bile tırtırtırtır dönüp duruyor. geri verdiğim fujitsu bile daha iyiydi diyor eşim. yeni bilgisayar verilince sevinmişti, kullanınca pişman oldu.

kendi malımız değil, sökme formatlama falan yapamıyoruz, varsa çaresi gelsin.

ama benim 2010 model toshiba hdd varken bile bu kadar tıkırdamazdı.

Bu kadarcıkla çıkartan olursa helal olsun. "6 yaşımdan beri metal dinliyorum" ben bile çıkaramadım.

@bos gezenin bos ustasi güldürdün :)
@kosun lan mevzu var maalesef bu değil.

bu arada sene 2001'di.
bulamazsam metallica albümlerini indirip tek tek deneyeceğim :)

for whom the bell tolls?

www.youtube.com

yokas master of puppets mı ?

www.youtube.com

her şeye benziyor bu ne biçim ipucu.. biraz daha bilgi verirsen burda yardımcı olacak metalhead çok...

şarkı direkt bu ritmle başlıyordu.

hırs yaptık :/

bu mu ?

2x4

www.youtube.com